Down Sendromlu Çocuğun Malpraktis Davasında Davacı Olması
- Paksoy
- 6 Ara 2024
- 2 dakikada okunur
Gebelik takibinde eksik bilgilendirmeye ilişkin malpraktis davalarında, Down sendromlu çocuk da davacı olarak yer alabilmektedir. Ancak, çocuğun davacı olabilmesi için bir zarar iddiasında bulunması gereklidir. Doktor hatası iddialı bu davalarda davacı olan anne ve babanın zarar iddiası, Down sendromunun gebelik sürecinde tespit edilmesi durumunda, gebeliğin sonlandırılacağına dayanmaktadır. İddiaya göre Down sendromlu çocuk, aydınlatmada eksik bilgi verdiği öne sürülen doktor nedeniyle dünyaya gelmiştir. Bu tür davalarda, Down sendromlu çocuğun varlığına bağlı olarak acı ve ıstırap çektiği, var olmamayı tercih ettiği ve ömür boyu yüksek bakım masraflarını karşılamak zorunda kalacağı savunulmaktadır. Ancak Down sendromlu bireylerin varlıklarından dolayı acı çektikleri iddiası gerçeklikle uyuşmamaktadır. Aksine, bu bireylerin genellikle diğer insanlara göre daha neşeli bir mizaca sahip oldukları düşünülmektedir.
Maddi zarar açısından, klasik zarar hesaplama yöntemi, zarar verici fiil olmasaydı kişinin malvarlığının durumunun, zarar verici fiil sonrasında karşılaştığı durumla kıyaslanması esasına dayanır. Ancak, Down sendromlu bireyler için bu hesaplama yöntemi kullanılamamaktadır, çünkü zarar verici fiil olmasaydı bu kişilerin hiçbir malvarlığı olmayacaktı. Benzer şekilde, karşılaştırmalı hukukta, engelli doğan bir bireyin, engelli olduğu hamilelik döneminde tespit edilse de tedavi edilemez bir rahatsızlıktan muzdarip olması halinde tazminat talepleri, zararın hesaplanamayacağı gerekçesiyle reddedilmektedir. Bu bağlamda, öğretide de Down sendromlu çocuk açısından zarar unsurunun eksik olduğu görüşü savunulmaktadır.
Yargıtay, ilk dönemlerinde Down sendromlu bireylerin bu malpraktis davalarında davacı olmasını kabul ederken, son dönemde farklı bir yaklaşım benimsemiştir. Bu yeni yaklaşıma göre, Down sendromlu bir çocuğun, hekime karşı var olmamayı tercih edeceğine ilişkin bir hak talebi hukuken korunamaz. Aynı kararlar, rahim tahliyesi yapılmaması ve doğmuş olmanın sonucu olarak maddi ve manevi tazminat taleplerinin hukuki bir yarar taşımadığını ve aslında davacı çocuğun kişilik haklarının ihlali anlamına geldiğini belirtmektedir. Bu sebeple, Down sendromlu çocuklar için ileri sürülen maddi ve manevi tazminat talepleri artık reddedilmektedir. Diğer yandan, wrongful life (yanlış yaşam) olarak adlandırılan bu tür davalar, farklı hukuk sistemlerinde kabul görebilmektedir.
.png)
