top of page

Tacir Nedir?

  • Paksoy
  • 20 Kas 2024
  • 7 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 25 Kas 2024

Türk Ticaret Kanunu’na göre tacir, bir işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişidir. Görüldüğü üzere, tacir sıfatı ticari işletme üzerinden tanımlanmakta. Faaliyetin yapıldığı, sunulduğu yer ticari işletme iken, bu faaliyetin sonuçları tacir kişi üzerinde doğar. Bu sebeple tacir sıfatını haiz olunup olunmadığı belirlenirken öncelikle faaliyetin ticari işletme faaliyeti olup olmadığına bakılmalı. Ticari işletme ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için “Ticari İşletme Nedir?” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz. 


Gerçek kişiler de tüzel kişiler de tacir olabilir. 


Gerçek Kişi Tacir


Daha önce de söylediğimiz gibi, bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişi tacirdir. Burada “kendi adına işletmek” ticari işletmenin sahibi olmak, hakların ve borçların üzerinizde doğması anlamına gelir. Bunun için elbette sürekli ticari işletmede bulunmanız değil, bu işletmenin sizin adınıza çalışıyor olması aranır. 


Bununla birlikte ticari işletmenin “kısmen kendi adına işletilmesi” tacir sıfatını haiz olmak bakımından yeterli görülmüş. Burada “kısmen” ile anlamamız gereken, ticari işletmenin tamamının tek kişi adına işletilmesinin gerekmemesidir. Örneğin bir adi şirket tarafından işletilen ticari işletme, adi şirketin tüzel kişiliği bulunmadığı için tüm ortaklar adına işletilmekte, tüm ortaklar ayrı ayrı tacir olmaktadır. Dolayısıyla örneğin 3 kişilik bir adi ortaklıkta işletme tacirler adına kısmen işletiliyor olur. Tacir sıfatını kazanabilmek bakımından kısmen işletilmesinin yeterli olduğu Türk Ticaret Kanunu tarafından öngörülmüştür. 


Tacir olanlar dışında, tacir sayılanlar ve tacir gibi sorumlu olanlar da Türk Ticaret Kanunu madde 12’de düzenlenmiştir. Kural olarak, tacir olmak için fiilen ticari işletmeyi işletmeye başlamak yeterli. Bu durumda tescil açıklayıcı niteliktedir. Ancak fiilen işletmeye başlamamış olmasına karşın, bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, tacir sayılır. Yani fiilen işletmeye başlanılmamış olsa da bir işletme kurulduğu kamuya duyurulduysa bu duyuruyu yapan kişi tacir sayılır. Tacir sayılan kişi, tacir olan kişi gibi tacir olmaya bağlanan nimetlerden yararlanır ve külfetlere katlanır. Yani tacir olmanın sonuçları bakımından tacir olan kişi ve tacir sayılan kişi aynı konumdadır. 


Ortada bir ticari işletme yokken veya bu yönde bir niyet yokken, bir ticari işletme açmış gibi kendi adına veya hukuken var olmayan bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kişi iyi niyetli 3. Kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur. Yani tacir olmanın getirdiği yükümlülüklere katlanırken tacir olmanın nimetlerinden yararlanamaz. 


Küçükler ve kısıtlılar da yasal temsilcileri aracılığıyla ticari işletme işletebilir. Bu durumda tacir sıfatı küçük veya kısıtlı olan kişinindir, yasal temsilcisinin değil. Ancak yasal temsilci, işletmenin işletilmesi sebebi ile uygulanacak ceza hükümlerinden tacir gibi sorumlu olur. 


Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmi bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. Yani bu durumlar kişinin tacirlik sıfatını etkilemez. Ancak bu kişilerin hukuki, cezai ve disipline ilişkin sorumlulukları doğar. Örneğin memurlar ticaret yapma yasağına tabidir, buna rağmen bir memur ticaret yaparsa tacir sayılır, ancak bundan doğacak olan cezasına da katlanır. 


Tüzel Kişi Tacir


Ticaret şirketleri, dernekler ve vakıflar ile diğer kurum ve kuruluşlar da tacir sıfatını kazanabilir. 


Ticaret şirketleri, mutlaka ekonomik amaçlarla kurulurlar ve tacir sıfatını ticari işletme işletmekle değil, kurulmalarıyla birlikte kazanırlar. Ticaret şirketleri; kolektif şirket, komandit şirket, limited şirket, anonim şirket ve kooperatif şirket olmak üzere 5 tanedir ve Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Ticaret şirketleri ile ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşmak için “Şirket Türleri Nelerdir?” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.


Dernekler ve vakıflar da tüzel kişiliği bulunan hukuk süjeleridir. Aslen, iktisadi amaçlarla değil, gelir amacı gütmeyen idealler doğrultusunda kurulur. Fakat bu idealleri gerçekleştirmek için ihtiyaç duyulan parayı elde etmek amacıyla ticari işletme işletebilirler. Böylelikle, ticari işletme işletmekle tacir sıfatını kazanırlar. 


Kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.


Tacir Sıfatının Sona Ermesi 


Gerçek kişiler ile dernek ve vakıflar nasıl ticari işletme işletmekle tacir sıfatını kazanıyorlarsa, ticari işletme işletmeyi bıraktıklarında (örneğin ticari işletmeyi kapattıklarında, devrettiklerinde) tacir sıfatını kaybederler.


Ticaret şirketleri gerçek kişiler ile dernek ve vakıflardan farklı olarak işlettikleri ticari işletmeyi kapatmakla tacir sıfatlarını sona erdirmiş olmazlar. Aslen ticaret şirketlerinin tacir sıfatı kuruldukları anda kazanıldığı için ticari işletme işletmelerinden bağımsızdır. Dolayısıyla tacir sıfatları ancak şirket tüzel kişisinin ortadan kalkmasıyla sonlanır.


Nasıl ki tacir sıfatı kazanıldığında tescil edilmesi gerekiyorsa, kaybedildiğinde de sicile bildirilmesi sicil kaydının terkininin talep edilmesi gerekir. Eğer terkin işlemi gerçekleştirilmezse kişi iyiniyetli 3. kişilere karşı tacir olmadığını ileri süremez. 


Tacir Tarafından Yapılması Gereken İşlemler


Tacir olan kişinin, bu sıfatın sonuçlarından tam olarak yararlanması için yapması gereken bazı işlemler vardır. Hep birlikte bunlara göz atalım!

Ticaret Unvanı Seçme ve Kullanma


Türk Ticaret Kanunu’na göre her tacir, ticari işletmesine ilişkin işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır. Ticaret unvanının, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren 15 gün içinde ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi zorunludur. Ticaret unvanının ne olduğu, nasıl seçilmesi gerektiği gibi konuyla ilgili detaylı bilgiye erişmek için “Ticaret Unvanı Nedir?” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.


İşletmeyi Ticaret Siciline Tescil Ettirme 


Her tacir, ticari işletmesi açıldığı günden itibaren 15 gün içerisinde ticaret siciline tescil ettirmelidir. Bu tescil kurucu değil, açıklayıcı tescil niteliğindedir. Tescil işlemi ticari işletmenin merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir.  Tacirin birden fazla ticari işletmesi varsa, bunların hepsinin tek tek tescil edilmesi gerekir. 


Ticaret ve Sanayi Odasına Kaydolma


Ticaret ve Sanayi Odası, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Ticaret siciline kayıtlı tacirler, bulundukları yerdeki odaya kaydolmak bir ay içinde zorundadırlar. 


Ticari Defter Tutma 


Her tacir, ticari defterleri tutmak, açılış ve kapanış onaylarını yaptırmak zorundadır. Tacir, bu defterlerde ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterlerin Türkçe tutulması zorunludur. Bu defterler uyuşmazlık durumunda kanıt olarak kullanılabilmelerinden ötürü önemlidir. Defter sahibi tacirin lehine kullanılabileceği gibi aleyhine de kullanılabilir. 


Tacir Olmanın Sonuçları 


Türk Ticaret Kanunu, ticaret hayatını düzenlemek için tacir olmaya bazı sonuçlar bağlamıştır. Hep birlikte bunları inceleyelim!


Ticari Örf ve Adete Tabi Olma


Tacirler, ticari örf ve adete tabidir. Ticari örf ve âdet kuralları; uzun süredir uygulanan, gelenek haline gelen ve uyulmasının zorunlu olduğuna dair yaygın bir inancın bulunduğu kurallardır. Bir kuralın örf ve âdet kuralı sayılabilmesi için uzun süredir uygulanması ve zorunlu olduğuna dair inancın bulunması unsurları aynı anda var olmalıdır. Bu bakımdan örf ve âdet kuralları teamül ile karıştırılmamalıdır. Teamül de uzun süre uygulanan ve gelen haline gelmiş olan davranışlardır. Bununla birlikte teamül kanunda özel olarak öngörülmedikçe hukuk kuralı değilken örf ve âdet kuralları Türk Medeni Kanunu madde 1 uyarınca hukuk kuralıdır. Ticari örf ve adetler belirli bir yöreye ait olabileceği gibi belirli bir ticaret dalına da ait olabilir. Bunların ne olduğu ticaret ve sanayi odalarına sorularak araştırılır. Ticari örf ve adetler tacir olan kişilere her halde uygulanırken, tacir olmayan kişilere ancak onlar tarafından biliniyorsa veya bilinmesi gerekiyorsa uygulanır.


Ticari İş Karinesine Tabi Olma


Tacirler, ticari iş karinesine tabidir. Buna göre bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Bununla birlikte, gerçek kişi tacir işletmesi ile ilgili işler dışında da borçlanabileceğinden dolayı, ticari olmayan adi işleri de var. Karine tacirin borçlarının ticari olmasından yana olduğu için eğer gerçek kişi tacirin borçları ticari değilse işlem yapıldığı anda karşı tarafa bunun ticari amaçla yapılmadığı bildirilmeli veya halin gereğinden o ticari amaçla yapılmadığı anlaşılmalı. Gerçek kişilerin bu şekilde adi işleri de olabilirken tüzel kişilerin adi iş sahası olamaz, tüm borçları ticaridir. 


İflasa Tabi Olma


Tacirler her türlü borçlarından dolayı iflasa tabidir. Kanunda her türlü borçlarından dolayı iflasa tabi olma öngörüldüğünden dolayı, gerçek kişi tacir adi işlerinden doğan borçlarından ötürü de iflasa tabidir. İflas sonucunda, iflas eden kişinin tüm mal ve hakları iflas masasına girer. İflas eden kişi, yani müflis bu mal ve haklar üzerinde tasarrufta bulunamaz. 


Basiretli İş Adamı Gibi Hareket Etme


Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basireti belirlerken objektif ölçü kullanılır. Yani aynı ticaret dalında faaliyet gösteren, tedbirli ve öngörülü bir tacirden beklenen özen gösterilerek hareket edilip edilmediğine bakılır. Dolayısıyla buradaki ölçüt tacirin kendi bilgi ve becerisi doğrultusunda göstermesi gereken özen değildir. Örneğin, basiretli bir tacirin enflasyonu ve kurdaki dalgalanma riskini hesaba katması gerekir. Bu konudaki basiretsiz davranışı sebebiyle oluşacak olumsuz sonuçtan tacirin kendisi sorumlu tutulur. 


Ücret ve Faiz İsteyebilme


Tacir, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet karşılığında uygun bir ücret isteyebilir. Bunun yanında verdiği avanslar ve masraflar için ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır. Bu hükmün önemi tacirin sözleşme yapmadan bir ilişkiye girmesiyle ortaya çıkar. Örneğin tacir vekaletsiz iş görme durumunda bunun karşılığında ücret isteyebilir. 


Ücret ve Cezaların İndirilmesini İsteyememe


Tacirin basiretli olması gereğinin bir sonucu olarak, kural olarak tacir kendisinden talep edilen ücretin veya cezanın aşırı olduğu iddiasıyla bunların indirilmesini isteyemez. Ancak ceza koşulunun ahlaka aykırı olduğu veya zor durumda kalma haklı nedeniyle aşırı yararlanma durumlarında ceza koşulunun indirilmesini isteyebilir. Eğer cezai şart, tacirin ekonomik özgürlüğünü kabul edilemez derecede kısıtlıyor veya tacirin ticari hayatının mahvına sebep oluyorsa bu cezai şartın ahlaka aykırı olduğunu söyleyebiliriz. Aşırı yararlanmada ise normal şartlarda kişiler tecrübesizlik veya zor durumda olma haklı nedenlerine dayanabiliyorken tacirler basiretli olmaları gerektiğinden tecrübesizlik nedenine dayanamazlar. Ancak zor durumda olma haklı nedenine dayanarak aşırı yararlanma hükümlerinden yararlanabilirler. 


Fatura Verme ve Faturaya İtiraz Etme


Türk Ticaret Kanunu’na göre ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Karşı tarafın böyle bir talebi yoksa tacirin fatura kesme yükümlülüğü bulunmamakta. Faturayı isteyen kişinin de tacir olması gerekmez. 


Fatura, satılan malın veya yapılan işin karlığında, müşterinin borçlandığı ücreti gösteren ticari bir belgedir. Faturanın içeriğinde malın veya işin türü, miktarı, fiyatı, toplam tutar, irsaliye numarası ve malın teslim tarihi ile bedel ödenmişse bedelin ödenmiş olduğu belirtilmelidir. Eğer tacirin imzası faturanın üst tarafındaysa bu açık bir faturadır, yani henüz ücret ödenmemiştir. Eğer imza faturanın altındaysa kapalı faturadır, yani ücret ödenmiştir. 


Faturayı alan kişi, 8 gün içerisinde faturanın içeriği hakkında itirazda bulunabilir. Eğer böyle bir itirazda bulunmamışsa faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Elbette kabul edilmiş sayılan içerik sözleşmede düzenlenen hususlardan ibarettir. Yani sözleşmede düzenlenmediği halde faturaya yazılan hususlar kabul edilmemiş sayılır. 


Teyit Mektubu Verme ve Teyit Mektubuna İtiraz Etme


Sözleşmeler yazılı olarak kurulabileceği gibi şüphesiz telefon, telgraf, iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla, ya da sözlü olarak kurulabilir. Türk Ticaret Kanunu’na göre bu şekilde kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır. 


Teyit mektubu ve fatura karıştırılmamalıdır. Teyit mektubu, sözleşmenin kurulması ile ilgiliyken, fatura edimlerin ifası ile ilgilidir. 

Sonuç


Bir işletmeyi fiilen, kısmen de olsa kendi adına işletmekle tacir olunur. Ancak tacir olmanın getirdiği yükümlülükler, buna bağlanan sonuçlar vardır. Ticaret hayatında herhangi bir kayba uğramamak için tacirlerin bu yükümlülük ve sonuçların farkında olması gerekir. 

bottom of page